Seçilmişlik

Hz İbrahim’in Seçilmişliği

“İbrahim’in milletinden öz benliğini kaybetmiş mandacılar dışında kim vaz geçebilir? Andolsun ki dünyada biz onu seçilmiş kılmışız ve kuşkusuz o, ahiret dünyasında da Büyük Adamlar arasındadır” Bakara, 2/130.

Hz. İbrahim, İslam açısından, Hz. Âdem’le başlayıp Hz. Muhammed’le sona eren nübüvvet geleneğinde özel bir konuma ve öneme sahip bir peygamberdir.

Gelenek içerisinde büyük, ulü’l-azm peygamberlerden kabul edilen ve yirmi ayrı sûrede kendisinden söz edilen Hz. İbrahim, aynı zamanda üç büyük tevhid dininin ortak referans noktalarından biridir. Onun için İbrahim peygambere atıf yapmadan İsrailoğulları’nın seçilmişliğini anlamak veya anlamlandırmaya çalışmak imkânsızdır.

Yahudiler, başta Hz. Musa olmak üzere, tüm Ibrânî peygamberlerinin ve İsrailoğulları’nın soy-sop açısından Yakub ve Ishak yoluyla bağlı bulunduğu ve seçilmişliğin başlangıç noktası kabul edilen İbrahim’in gerçek ve tek vârisleri olma iddiasındadır. Her ne kadar işin inanç boyutunu, söz konusu etnik bağlantıdan ayırmak mümkün değilse de, Tevrat ve dolayısıyla Yahudi anlayışında dinîlik, daha ziyade etnisiteye tâbi bir unsur olarak ortaya konulmaktadır.
Bizim Geçiş Gezegeni teori ve projemiz göz önüne alınırsa deriz ki; Hz İbrahim ve Hz Musa, Geçiş Gezegeninden dünyamıza Allah’ın cc emri ve izniyle seçilmişler olarak çağlar boyunca ve defalarca enkarne-reenkarne olmuşlardır. Gerek gördüğünde ve insanlık gelişimi için gerekli olduğunda Allah cc o ikisine Kendinden, Vehbi olarak Hz Yahya gibi, Hz Ishak ve Hz İsmail, Hz Yakup vd gibi yine o Gezegenden enkarne olmuş Kutsal Fahişe annelerle evlatlar vermiştir. Bize göre Peygamber olmuşlar, Tevrat inançlılarına göre Kurtarıcı, Mesih olmuşlardır.

Peygamber dediğimiz ve peygamber olduğuna inandığımız bütün peygamberlerin dünyamıza ilişkin soy-sopları yoktur. Anne-baba, evlat, dayı-amca, yenge-hala vb akraba ilişkileri söz konu değildir. Tevrattaki aile şecereleri tamamen uydurmadır.

Diğer bir ifadeyle, inançtan ziyade nesebe dayanan münasebet, İbrahim’le başlayan İsrail seçilmişliğinde ve Yahudi kimliğinde şemsiyelik etmektedir. Buna göre, İsrailoğulları ve aynı şekilde Yahudiler, Yakub soyundan geldikleri için ataları olan İbrahim, Ishak ve Yakub’un Tanrı’sına tapmakla yükümlü tutulmakta; yine aynı sebepten İsrail kavmi ahdi ihlâl etmek suretiyle yoldan çıktığında dahi Tanrı’nın Ibrânî atalarına olan sevgisi ve onlara verdiği sözün gereği olarak sonsuza kadar seçilmiş millet olma vasfını korumaktadırlar.

Seçilmiş Millet, Beniisraildir ve isyanları sonucu Hz Nuh’un Geçiş Gezegeninden sürgün sonucu yeryüzüne enkarne edilen ve yeryüzüne dağılan 12 kabilesidir. Seçilmişlikleri Hz Nuh’un bedensiz olarak isyanları sonucu, bulundukları gezegenden sürgün edilmeleri ve enkarneleriyle yeryüzüne dağılmaları nedeniyledir.
Hz. İbrahim’in Kur’an’da ismi geçen büyük peygamberlerinden biri olması ve tevhid inancına dayanan “Hanîflik” ile özdeşleşmesi sebebiyle

Islâm dini ve Müslümanlar için taşıdığı dinî önem tartışma götürmez bir konudur. Nitekim Kur’an’da Allah’ın dostu ve peygamberi olarak nitelendirilen Hz. İbrahim’in şu özellikleri vurgulanmaktadır:
“Gerçekten İbrahim, Allah’la kanıkmış toplumun İmamı; Hanif kişiydi. Asla müşrik olmadı. Bahşettiği özel yetilerine: bu kadarına çok şükür, diyebiliyordu. Dolayısıyla onu ayıklayıp Sırat-ı Müsta kime kılavuz etti. Ona dünyada güzellikler verdik. Hiç kuşkusuz o, ahiret dünyasında da salihler arasında! Nahl, 16/120-122.
“Allah’ın düzeninin doğruluğu anlaşılmış. Öyleyse Hanif olarak siz de İbrahim milletini örnek alınız; o, müşrik olmadı” Âl-i Imrân 3/95;

“De ki: “Kuşkusuz Rabbim beni… evet beni Surat-ı Müstakim’e; egemen değer dine; en çağdaş değerlere; Hanif olarak İbrahim’in Milletine kılavuz etti ve o, kesinkes müşrik olmadı.” En‘âm 6/161.
Bilhassa Hz. İbrahim, kendisinden sonra gelen bütün peygamberlerin ortak atası olan ve her üç tevhid dini mensuplarının da kendisine aidiyet iddiasında bulundukları bir şahsiyet olarak öne çıkmaktadır. Nitekim, Hz. İbrahim’in Kur’an’da kendisine uyulan bir önder (ümmet) olarak isimlendirilmesi de onun bu özelliğinin teyidi olmaktadır.60

Bu noktada, Kur’an’da yer aldığı şekliyle Hz. İbrahim’e aidiyet konusunu,
Yahudi geleneğinde ortaya konulduğu biçiminden ayıran önemli bir farkın altını çizmek gerekmektedir. Tevrat ve Yahudi sözlü geleneğine göre İbrahim, Tanrı’ya inanan (ilk mühtedî) ve onun emirlerine itaat eden62 ve aynı zamanda ilk defa peygamber olarak nitelendirilen kişi olmakla beraber, onun Yahudilik açısından taşıdığı asıl önem, soyundan büyük bir millet yapmak üzere Tanrı tarafından seçilen (ilk) Ibrânî atası olmasında yatmaktadır.63 Bu manada İsrailoğulları’nın seçilmişliği, İbrahim’in şahsında ortaya çıkmış bir şey olarak anlaşılmaktadır.64 Bununla birlikte Tanrı’nın İbrahim’i seçme sebebiyle alakalı Tekvin kitabında açık bir bilgi yer almaz.65 Zira Hz. İbrahim’e atfedilen iman ikrarı, ilgili Tekvin pasajında sunulduğu şekliyle, ilâhî seçimin sebebi olmayıp bilakis seçimden sonraya ait ve ona cevaben sergilenen bir.

0 cevaplar

Cevapla

Want to join the discussion?
Feel free to contribute!

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir